Acaba iş arkadaşınızı tanıyor musunuz?
Mutlu bir ofis hayatı için ofis ortamındaki arkadaşlarınızın karakterlerini ve onlarla nasıl başa çıkacağınızı öğrenin. Kime güvenip, kime güvenemeyeceğinizi gözlemlemeniz gerekiyor.
Sabahın ilk saatlerinden geç saatlere kadar birlikte olduğunuz
iş arkadaşlarınızı ne kadar tanıyorsunuz?
İş ortamı gününüzün çoğunluğunu geçirdiğiniz, beraber yemek yiyip
muhabbet ettiğiniz, hatta dertlerinizi, sıkıntılarınızı
paylaştığınız yerdir. Bu yüzden orada mutlu olmanız önemli.
Sizi canınızdan bezdiren, davranışlarıyla rahatsız eden bir iş
arkadaşınız mı var? O halde onlarla nasıl mücadele edeceğinizi
öğrenin.
İnsan kaynakları ve kariyer sitesi Monster tarafından yapılan bir
araştırma ofislerdeki 25 tip çalışan karakterini ve onlarla nasıl
başa çıkılacağını ortaya koyuyor.
Dedikoducu:
Ofiste yaşanan son skandalın gerçekte doğru olup olmadığını ve
kaynağını mı öğrenmek istiyorsunuz. Onlara sorun. Günlerini
başkalarının konuşmalarını 'kaydederek' geçiren bu grup yeri
geldiğinde kullanmaktan da çekinmez. Onlarla başa çıkmak zor
olabilir çünkü genelde dışarıdan şirin görünmeleriyle ünlüdürler.
Dedikoducuyla başa çıkmanın en iyi yolu onları görmezden gelmektir.
Ve ne yaparsanız yapın onlara hayatınızla ilgili ayrıntı vermeyin
ya da söyledikleri şeyi başkasına söylemeyin.
Şikayetçi:
Herhangi bir şey için sızlanmaları için sebep aramaya gerek yok.
İster işler sıkıntıdan patlayacak kadar yavaş olsun, ister
çıldıracak kadar yoğun. Her durumda şikayet edecek bir şey
bulurlar. Onları ne susturarak ne de neşelendirerek ya da çözümler
önererek bu huyundan vazgeçiremezsiniz. Ne işe yarar biliyor
musunuz? İçten bir cümle… "Gerçekten korkunçmuş. Bütün bu
problemlerle nasıl başa çıkılacağını gerçekten bilmiyorum". Biri
onları gerçekten dinlediği için şaşırıp sessizleşirler.
Kontrol
delisi: İş yerinde belli bir görev paylaşımı
olduğuna dair inançları yoktur. Şirket yazışmalarındaki resmi yazı
tipinden bulaşık makinesinin nasıl organize edilmesi gerektiğine
kadar mutlaka bir fikirleri vardır ve sizin de bunlara dikkat
etmenizi isterler. Onlarla uğraşırken olabildiğince sakin olun.
Sabırlı olun, onlara nazik bir biçimde yaklaşın ve çok yavaş
konuşun. Eğer onları anladığınızı gösterirseniz, büyük ihtimalle
sizi bırakır, gidip başka birinin işine karışırlar.
Duygusal
oyuncu: Her şeyi trajik bir operaya çevirmekte
üstlerine yoktur. Çalışma masasından gelen iniltiler ve yürek
parçalayan haykırışlardan birinin öldüğünü ya da kazara
bilgisayarındaki tüm bilgileri sildiğini düşünebilirsiniz. Fakat
genelde bunların hiçbiri doğru çıkmaz. Eğer duygusal oyuncuya
yardım etmek istiyorsanız, olabildiğince az tepki vermeye çalışın
ve 'böyle şeyler olur' deyip geçin.
Arkadan
vuran: Karşılaşmak istemeyeceğiniz en kötü ofis
karakterlerinden biri. Uzun süre arkadaşınız gibi davranmasına
aldanmayın. Bu fikrinizi çalmak ya da hakkınızda üst yönetime
dedikodu yapmak için fırsat kolladıkları gerçeğini değiştirmez.
Maalesef onları tanıdığınızda canınız çoktan yanmış olacak. Ne
kadar cazip olsa da, bu kişiye asla ama asla güvenmeyin. Gardınızı
alın. Böylelikle sizi bir kez daha incitemeyecektir.
Bay
Jargon: Genelde yönetici konumunda bulunduklarını
tahmin etmek zor değil. Ağaçların üstüne tüner ve buyrukları
altındaki kişileri korkutmak ya da saygı uyandırmak amacıyla
anlaşılmayan kelimeler kullanırlar. Problem şudur ki bu kelimelerin
çoğu genelde bir anlam içermez ve bazı durumlarda bilgisizliklerini
ve acizliklerini saklamak için bu kelimeleri seçerler. Başa çıkmak
için önce konuştuğu dili öğrenmelisiniz. Söylediği bir şeyin ne
anlama geldiğiyle ilgili bir sorununuz varsa, sorun! Hepsi de
anlamsız olmayabilir.
Geveze:
Konuşurlar… Yine konuşur, konuşur, konuşur konuşurlar. İster
dinleyen biri olsun, ister olmasın; mutlaka söyleyecek bir sürü
şeyleri vardır. Düşüncelerini kendilerine saklayamayan insanlardan
biri olan bu ilginç tipler, akıllarından geçen her türlü ayrıntıyı
bilmek istediğinizi düşünürler. Başa çıkmak için "Beş dakika içinde
önemli bir telefon görüşmesi yapmam gerek" gibi bir cümle harikalar
yaratabilir. Aynı zamanda kibarca sözünü kesip, "Bir şey sorabilir
miyim?" diyerek konuşma üzerinde kontrol sahibi olmayı
deneyebilirsiniz. Ya da son çare olarak "Üzgünüm ama gerçekten
gitmem lazım" demek kesin çözüm. Eğer bunlardan hiçbiri işe
yaramazsa bir kulaklık edinin.
Bay/Bayan
Mükemmel: İster çok çalışkan ve yetenekli olsun,
ister gökyüzünden inmiş gerçek bir melek, ister doğuştan her açıdan
mükemmel yaratılmış kişiler olsunlar, fark etmez. Mutlaka sizin
kötü görünmenize sebep olurlar. Bu durum bir süre sonra
sinirlerinizi bozmaya başlar ve kendi performansınızdan endişe
etmeye başlarsınız. Kendi işinize odaklanmak moralinizi büyük
ölçüde yükseltir. Eminiz yapmakta usta olduğunuz bir şey vardır.
Kendinize bunu göstermek için bir fırsat verin.
Anaç: Ofisiniz
yetişkin insanlarla dolu olsa da 'anaçlar' fiziksel ve zihinsel
olarak herkesle ilgilenmek için orada olduğunu düşünür. Birazcık
burnunuzu çekseniz hemen modası geçmiş bir tedavi tavsiye eder ya
da kötü hissettiğinizde gelip rahatlatırlar. Anaçlar her zaman
oradadır, isteseniz de istemeseniz de. Geveze kişilerle olduğu gibi
aranıza sınır çekmelisiniz. "Bir telefon görüşmesi yapmam
gerekiyor" onlardan kurtulmak için hayat kurtarıcı cümle
olabilir.
Acımasız
demirbaş: Bu grup neredeyse şirket kurulduğundan
beri (ya da sadece size öyle gelmektedir) buradadır ve size tüm bu
süreyi anlatmaktan çekinmez. İnsan kendini neden hala aynı işte
olduğunu düşünmekten alamaz. Bu kişiler uzun vadede iyimserliğinizi
ve kendinize güveninizi, kendi yaşadıkları acı pişmanlıkları
anlatarak silebilir, işinizden aldığınız keyfi yok edebilir. İyi
tarafı şu ki demirbaş sayesinde şirket hakkında tüm bilgiyi elde
edebilirsiniz. Bu duruma iyi tarafından bakın. Neler
öğrenebileceğinizi tahmin edemezsiniz.