İlişkiler doğal haline bırakılmalı mı?
Uzman hipnoterapist ve sosyolog Gani Eser, aşkın bir şans oyunu olmadığını vurguluyor.
Uzman hipnoterapist ve sosyolog Gani Eser, sözlerine "Doğası gereği sosyalleşme çabası içinde olan bireyin ilk defa okula gitmeye başladığı günden itibaren türlü sorunlarla karşılaşması da olağandır'' diye başlıyor.
Toleransın hakim olduğu ailesinden ayrılıp zorlayıcı kurallarla
dolu bir ortama girmek her çocuğun kolayca adapte olabileceği bir
durum değildir ne yazık ki.
Ergenlik zamanı gelince durum daha da karmaşıklaşır. Bedenindeki değişimler, ruh halindeki iniş çıkışlar zor bir sürecin habercisidir. Ebeveynine karşı çıkmaya, birey olarak var olduğunu ispat etmeye çalışan gencin yaşadığı bu çatışma dönemi, kişiliğini kazanması için ne kadar önemliyse ve o kadar da zor bir süreçtir.
Ergenlik zamanı gelince durum daha da karmaşıklaşır. Bedenindeki değişimler, ruh halindeki iniş çıkışlar zor bir sürecin habercisidir. Ebeveynine karşı çıkmaya, birey olarak var olduğunu ispat etmeye çalışan gencin yaşadığı bu çatışma dönemi, kişiliğini kazanması için ne kadar önemliyse ve o kadar da zor bir süreçtir.
Cinsel yönden çekici bulunmak isteyen birey, kendisine çekici gelen bir partner arayışına başlar bu dönemde. İlişkinizin başlamasıyla birlikte farklı güçlükler bekler onu. Tek başına karar vermeye, kendi ihtiyaçlarına öncelik tanımaya alışkın olduğundan, ilişkinin kimyasını çözmekte güçlük çeker. Aşkın, çekiciliğin büyüsü bozulmaya başlayınca da birlikteliği sürdürme konusunda tereddütler yaşar.
İlişkiler doğal haline bırakıldığında ayrılıkla sonuçlanır genellikle. Sürdürmek için çaba harcanması, emek verilmesi, anlayış gösterilmesi gerekir.
Çiftlerin birbirlerinin tavır ve davranışlarına anlam verme çabaları, altında yatan nedenleri tahmin etmeye çalışmaları iletişimsizliğin göstergeleridir ve beklemedikleri bir sonu hazırlar. Erkeklerle kadınların farklı duygu ve düşünce yapısına sahip olduğunu bilemediğinden; karşısındakinin de kendisi gibi düşündüğünü sanma yanılgısına düşebilir her birey.
Büyüdüğü aile, gittiği okul, yaşadığı çevre farklı ise, yani farklı kültürlerden geliyorlarsa yanlış anlaşılmaların da olması doğaldır. Bunu aşmanın tek yolu; etkili iletişimdir.
Partnerimizin ne demek istediğini, mimiklerinin, jestlerinin ne anlama geldiğini, kullandığı sözcüklerin alt anlamlarını tahmin etmek yerine sormayı deneyebilsek; alacağımız yanıta hazır olabilsek, birçok sorunumuzu daha başlamadan çözebiliriz aslında.
Rahatsız olduğumuz her ne ise bunu dile getirme cesaretini bulduğumuzda –korktuğumuzun aksine- partnerimiz bizi anlayışla karşılayabilir oysa. “Bilseydim öyle demezdim, daha önce uyarsaydın yapmazdım, senin için bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum,” gibi cevaplar alabiliriz. Nedenini bilmediğimiz kırgınlıkları başladığı anda sonlandırabiliriz.
Kendi evliliğimizde uyguladığımız bir altın kuralı paylaşarak bitirmek istiyorum sözlerimi.
Biriniz hatalı davrandıysa onun özür dilemesini beklemek yerine siz önce davranıp affedin. Davranışının altında yatan nedenleri açıklamasına izin verin ve tahmin etmek yerine doğru sorular sorarak duygularını sizinle paylaşmasına izin verin.
Unutmayın; tahmin, şans oyunlarına ait bir terim iken; diyalog ve anlayış ilişkilerin temelini oluşturur.
Uzm.Hipnoterapist ve Sosyolog Gani Eser 2014