Ayahuasca çayı nedir, içinde ne vardır ve ne işe yarar?

Üçüncü göz efsanesini hepiniz duymuşsunuzdur, iddiaya göre dışa dönük beş duyu olduğu gibi, onların karşılığı olan içe dönük de beş duyu vardır. Kişi toplamda on duyuya sahiptir ancak içsel yolculuğu ilk olarak üçüncü göz başlatır ve daha sonra diğer duyular açılmaya başlar. Üçüncü gözü yani kalp gözü dediğimiz duyuyu ortaya çıkarmak biraz marifetli bir iştir. Egolarımızdan, benliklerimizden sıyrılıp kendimizi ve ruhumuzu bir süreliğine nadasa bırakarak içsel yolculuğa çıkmamız gerekir. Meditasyon ve yoga ile ilgilenenler bunu çok daha kolay yapacaktır. 

Güney Amerika'ya özgü bir çay var, Ayahuasca çayı.İddiaya göre bu çay üçüncü gözü ya da bizim bildiğimiz tabirle 'kalp gözünü' açıyor. İşte sizler için bu çayın özelliklerini ve içinde neler olduğunu derledik. Mistik şeylere ilgi duyuyorsanız haberimizi mutlaka okumanızı tavsiye ederiz...

ÇAYIN ÖZELLİKLERİ

Peni ve Brezilya'da yetişen Ayahuasca, şamanlar tarafından toplanıp çay gibi kaynatılıyor ardından da bazı başka bitkilerle karıştırılıyor. Asıl marifet ise bitkinin içinde bulunan DMT molekülünde.

DMT NEDİR?

DMT iki gözümüzün orta hizasında, alın boşluğumuzda bulunan epifiz bezinin sadece doğum ve ölüm anında fazlaca salgıladığı bir molekül bu. Tüm memeli hayvanlarda ve bazı bitkilerde de bulunuyor. Embriyo halindeki bir bebeğin sekiz haftaya kadar salgıladığı bir sıvı. Ölünce hayatınızın film şeridi gibi gözünüzün önünden geçmesini sağlayan da bu sıvı işte.

KALP GÖZÜNÜ AÇIYOR

DMT, vücuda Ayahuasca içerek alındığında mistik zevk ve ruhani tecrübelere neden olup zihin açıcı, algı değiştirici, diğer alemlerle iletişim kurucu tesirlere yol açıyor. Bu maddenin 'yuvası' epifiz beziyse de kimileri tarafından kalp gözü, gönül gözü veya üçüncü göz olarak adlandırılıyor.

Çayın etkisi ise birkaç saat sonra kendisini göstermeye başlıyormuş. Deneyimleyenler, "Ayahuasca insanı sanki başka bir ruhani boyuta geçiriyor. Bilinciniz yükseliyor, hem ruhunuza hem bedeninize yükseklerden bakmaya başlıyorsunuz" diyerek o anları anlatıyorlar. İşte o zaman kişi kendisiyle yüzleşip aradığı soruların cevaplarını bulabiliyormuş. Tabii önce tüm öfkeleri, üzüntüleri benliğinizden silmek şartıyla...