Varisten siz de böyle kurtulun!
Varis kadınlarda erkeklere göre on kat daha fazla görünüyor. Hayati önem taşımasa da sağlığı tehlikeye sokuyor. Nedenleri bilinen bu problemden kurtulmak sanıldığı kadar zor değil.
Tedavinin geciktirilmesi durumunda ise iyileşmeyen bacak yaraları, deride kalınlaşma, kanama, iltihap gibi şikâyetler artıyor, hatta tedaviye rağmen tamamen düzelme olmayabiliyor.
Varis, özellikle bacaklarda toplardamarların genişlemesi, uzaması ve büküm büküm olması ile ortaya çıkan bir hastalık. Bacaklara gelen temiz kan, kirli kan olarak bacak kaslarının kasılmasıyla toplardamarlarda oluşan pompalama sonucu kalbe geri gönderiliyor. Yerçekimi ise yukarı doğru akan bu kanın tekrar bacaklara geri dönmesine yol açan bir kuvvet oluşturuyor. Bacak toplardamarlarında bulunan kapakçıklar kanın sadece yukarı, kalbe doğru akmasına izin veriyor ve yerçekiminin bu akışı ters yöne çevirmesine de kapanarak engel oluyor. Bu kapakçıklar, kalıtımsal ve edinsel bazı faktörler sonucu tahrip olursa, kalbe gönderilen kan yerçekimi etkisiyle geri kaçıyor (reflü) ve bacak toplardamarlarında birikiyor. Yıllar içinde geri kaçan bu kanın oluşturduğu basınç artışı nedeniyle bacakta toplardamarlar şişiyor, genişliyor ve sonuçta varisler oluşuyor.
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Enç, varisin genel anlamda büyüklükleri ve deriye yakınlıklarına göre variköz venler, retiküler venler ve spider venler olmak üzere üçe ayrıldığını söylüyor. Variköz venler yani büyük varislerin deride belirgin çıkıntılar yaptığını belirten Doç. Enç, varis nedenleri, tedavisi ve korunma yolları hakkında şu bilgileri veriyor:
“Çapları 4-15 mm. arasında değişen varisler, çoğunlukla yüzeysel toplardamarlardaki kapak yetmezliğine bağlı olarak ortaya çıkıyorlar. Retiküler venler yani orta boy varisler ise deriden hafif çıkıntı yapan, yeşil, kırmızı renkli, iki-dört milimetre arasında değişen varislerdir ve çoğunlukla daha küçük yüzeysel toplardamardaki kapak yetmezliği sonucu oluşuyorlar. Kılcal varisleri anlatan spider venler ise, deriden çıkıntı yapmayan, çapları bir-iki milimetreden küçük, kırmızı, mor renkli oluyorlar ve çoğunlukla bir ya da birkaç küçük yüzeysel toplardamardaki kapak yetmezliği sonucu ortaya çıkıyorlar.
Varis hangi problemleri oluşturur?
Sıklıkla ayak bileği ve baldırda şişlik oluşuyor. Burada, uzun süre ayakta kalmaya bağlı olarak özellikle akşama doğru oluşan ve sabah yataktan kalkıldığında görülmeyen bir şişlikten söz ediliyor. Yine uzun süre ayakta durmakla oluşan künt, derin ve bacağa ağırlık veren bir ağrı meydana geliyor. Bu ağrı ayağı yukarı kaldırmakla veya bir süre yatmakla düzeliyor. Özellikle ayak bileği ve çevresinde yanma hissi ve zonklama ile birlikte kaşınma görülebiliyor. Uzun süre ayakta kalındığında veya uzun yolculuklar sonrasında ayaklarda oluşan kramplar ve huzursuzluk hissi de varisin habercisi olabiliyor. Deride tromboflebitler oluşabiliyor. Genişlemiş venöz yapıların travma sonrası veya kendiliğinden pıhtılaşması ve yüzeyinde enflamasyon oluşması anlamına gelen bu bulguda deri kızarıyor, ısı artışı ve aşırı duyarlılık oluşuyor. Bu belirti kendiliğinden veya tedavi ile geçse de tekrarlayabiliyor. Deride renk değişikliğinden, açık ve iyileşmeyen yaralara kadar geniş bir perspektifte değişiklikler oluşabiliyor.”
Tanı ve kullanılan yöntemler
Kronik venöz hastalığının klinik göstergeleri olan şişlik, deride renk değişikliği ve venöz ülserlerin varlığı, tanı yöntemlerine başvurmadan da venöz hipertansiyon tanısını koymak için yeterli oluyor. Bununla birlikte bazı kuşkulu durumlarda tanıyı kesinleştirmek, nedeni belirlemek ve hastalığın tam yerini ve düzeyini saptamak için tanısal yöntemlere başvuruluyor. Tanıda altın standart olarak kabul edilen venografi, günümüzde yerini daha çok duplex ultrasonografi ve MR gibi noninvaziv tekniklere bıraksa da, sadece tanıda kuşku duyulan olgularda bu tekniklere başvuruluyor. Duplex ultrasonografi; kolay, güvenilir, tekrar edilebilir, noninvaziv ve ucuz bir tanı yöntemi olarak sıkça kullanılıyor. Bu yöntemde, ses dalgaları kullanılarak derin ve yüzeysel venöz damarların gerçek zamanlı anatomik görüntüleri ile birlikte, bu damarlardaki kan akımının dinamik değerlendirilmesi de yapılarak venöz sistemdeki sorunun tanımı yapılabiliyor ve yeri kolaylıkla belirleniyor.
Varis tedavisi zorlu bir süreç mi?
Doç. Enç, o süreci şöyle özetliyor: “Günümüzde geliştirilen yeni noninvaziv girişimlerle genelde poliklinik düzeyinde tedavi sağlanabiliyor. Tedavi gerekliliği ve tipi hastaya göre değişiyor. Genç bir kadında görüntü bozukluğuna yol açan küçük bir varis konservatif yöntemlerle tedavi edilebileceği gibi, ileri yaştaki daha yaygın varisleri olan hastalar basınçlı varis çorabı ile yaşam boyu izlenebiliyorlar. Genellikle konservatif yöntemlerle cevap alınamadığı durumlarda veya ek sonuçlar istendiğinde farklı tedavi yöntemleri uygulanabiliyor. Bacaklarda ağrı, gün içinde giderek artan kramplar, gecenin özellikle ilk yarısında bacak sızlaması, bacaklarda ve ayak bileklerinde şişlik ile ağırlık hissi, uyuşma ve karıncalanma gibi şikâyetler tedaviye başlandığında düzeliyor. Tedavinin geciktirilmesiyle daha da ilerleyen vakalarda iyileşmeyen bacak yaraları, deride kalınlaşma ve sertleşme, kanama, iltihap gelişmesiyle birlikte şiddetli ağrı ve şişlikler, giderek çoğalan ve koyulaşan lekeler gelişiyor ve tedavi güçleşiyor. Bu durumda tedaviye rağmen bulgular tamamen düzelmeyebiliyor.
Varis çorabı çözüm sağlıyor mu?
Diğer tedavi yöntemlerinden önce ilk başvurulacak yaklaşımın varis çorabı kullanımı olması gerekiyor. Varis çorapları kan pompalanmasına yardımcı olarak, bir çeşit hidrofor görevi görerek kanı kalbe doğru pompalıyor. Bu çoraplar değişik basınçlarda bası yapacak şekilde ve gereksinim duyulan ölçüde üretiliyor. Varislerin yerleşimlerine göre diz altı, diz üstü veya külotlu varis çorapları öneriliyor. Ancak hastalar en kolay diz altı varis çoraplarını kullanabildiklerini belirtiyorlar. Varis çorabının uygun ölçüde ve istenen basınçta olması da büyük önem taşıyor. Tıpkı ayakkabı gibi çok küçük olursa fazla sıkıyor, kullanımı zorlaşıyor; büyük gelirse de istenen basıncı sağlayamıyor. Ayrıca, bir basınç uygulandığı için özellikle eklem sorunları olan hastalarda sıkıntı yaratabiliyor. Bu nedenle doğru ölçü ve istenen basınçta varis çorabı kullanmak gerekse de, pek çok kişi tarafından yanlış kullanılıyor. Varis çoraplarının toplardamarların en boş olduğu zamanda yani sabah yataktan kalkmadan giyilmesi ve gün içinde ayakta kalındığı sürece çıkartılmaması gerekiyor. Gece yatarken ise giymeye gerek olmuyor.”
Varisin insanlık tarihi kadar eski olduğunu vurgulayan Doç. Enç, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Tedaviler arasında egzersiz, diyet, giyim şekli ve uzun süreli ayakta durmak ile oturmaktan kaçınmak sayılabiliyor. Ayakların hareket etmesi kas pompasının etkinliğini artırıyor ve kan akımını kolaylaştırıyor. Kilo vermek de damarlar üzerinde oluşan ek yükü ve basıncı azaltıyor. Özellikle tuz kısıtlaması ve yüksek fiberli diyet, su tutulumuna bağlı olarak oluşan damarda şişme ve kabızlığı azaltıyor. Varis şikâyeti olanlara yüksek topuktan kaçınmaları öneriliyor. Düşük ökçeli ayakkabılar baldır kaslarının daha iyi kasılmasını sağlıyor ve toplardamarda kan akımına yardımcı oluyor. Ayrıca dar kıyafetlerden de kaçınmak gerekiyor. Özellikle gün içinde belirli aralıklarla ayakların kalp düzeyinin üzerine geçecek şekilde uzatılması ve en az 30 dakikada bir pozisyon değişikliği şikâyetlerin azalmasını sağlıyor.”
Varisin nedenleri?
Genetik yatkınlık: Ebeveyninde varis olan bir kişide varis görülme olasılığı yüzde 70. Nedeni çok açık olmamakla birlikte, toplardamarlarda akımın tek yöne olmasını sağlayan kapakçıklarda bozukluk oluşması en önemli neden olarak kabul ediliyor.
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Enç, varise yol açan diğer faktörleri sıralayarak hastalık hakkında şu bilgileri veriyor:
Kadınlarda daha fazla olmasının sebepleri?
Cinsiyet: Kadının doğasında olan östrojen hormonu, doğum kontrolü amacıyla alınan östrojen, gebelik süresince damarlara uygulanan basınç, doğum eylemi anında uygulanan yüksek basınç ve çok sayıda doğum gibi faktörler, kadınlarda görülme sıklığını 10 kat artırıyor.
Şişmanlık: Aşırı kilo toplardamarlarda kan akışını deri altı dokusunun yaptığı baskı nedeniyle zorlaştırıyor. Şişmanlarda varis daha sık görülüyor. Ancak deri altı yağ dokusunun fazla olması nedeniyle daha zor tanımlanıyor.
İlaçlar: Doğum kontrol hapı ve menopozda uygulanan hormon tedavisinde kullanılan östrojenin damar duvarında oluşturduğu zayıflama varise neden olabiliyor. Kadınlarda 10 kat fazla görülmesinin bir nedeni de bu şekilde açıklanıyor.
Gebelik: Karın boşluğunda büyüyen bebeğin basısı ile toplardamarlarda aşağıdan yukarı doğru olan kan akışının engellenmesi nedeniyle, kapakçıklarda kalıcı bozulmalar oluşabiliyor.
Yaş: İleri yaşlarda görülme sıklığı artıyor. Yerçekimine maruz kalma süresi uzadıkça ayaklardaki varislerde ilerleme kaçınılmaz oluyor.
Yaşam şekli: Tek başına etken olmasa da, hareketsiz bir şekilde ayakta durmayı gerektiren mesleklerde varise daha sık rastlanıyor. Sakin yaşam şekli olan, yürümeyen, saatlerce televizyon izleyen kişilerde kasların kasıldığında ortaya çıkan pompalama işlevi azaldığı için varis olasılığı yükseliyor.
Derin toplardamarların tıkanması: Bacaklarda kanı kalbe geri taşıyan ve seyyar bir merdiven gibi iki ayağı olan toplardamar sisteminin bir ayağı olan derin sistemde damar tıkanıklığı oluşuyorsa, diğer ayağı olan yüzeysel sisteme fazla yük bineceği için deri altında olan bu damarların şişmesi ile varisler daha da belirginleşebiliyor.
Travma: Toplardamar duvarı ve kapakçıklarını bozan her türlü vuruk sonucunda toplardamarlarda yetmezlik ve varis oluşuyor.