Tiroit tümörlerini hafife almayın!
Tiroit bezlerinin şişmesi, ağrı olması gibi konulara özen gösterip, kesinlikle doktora gidin.
Hatta Türkiye’de nüfusun yarısının nodülü olduğunu söylemek
abartılı olmaz. Peki nodül ne anlama gelir? Tehlikeli midir? Hangi
durumlarda özel dikkat ister? Cerrahi müdahaleye ne zaman yönelmek
gerekir? Dünya nüfusunun yüzde 30’unda iyot eksikliğine bağlı guatr
hastalığına rastlanıyor. Bu oran Türkiye’de nüfusun yüzde 50’sini
buluyor. Sayılar, ülkemizde yaklaşık 40 milyon tiroit hastası
olduğuna işaret ediyor. ‘Nodül’ ise kelime olarak, ‘düğüm’ anlamına
geliyor ve tiroit içinde yer alan değişik büyüklükteki ve kıvamdaki
kitlelere deniyor. Nodüller ‘basit’, ‘iyi huylu’ ve ‘kötü huylu’
olarak sınıflandırılıyor.
Bir nodülün kanserli çıkma
oranı yüzde beş
BİR nodülün kanserli çıkma oranının yüzde 5 olduğu belirtiliyor. Bu
oran 20 yaşından küçük ve 60 yaşından büyük hastalarda yüzde 50’ye
kadar çıkabiliyor. Nodül oluşumunu artıran nedenler arasında; iyot
eksikliği, ailede guatr varlığı, yoğun guatr yapan gıdalarla
beslenme (örneğin kara lahana) gibi etkenler bulunuyor. Sıcak ve
soğuk nodül adı verilen kavramların sintigrafi denen görüntüleme
yöntemiyle ilgili olduğu belirtiliyor. Sıcak nodül çok çalışan
hiperaktif bir nodül olarak tanımlanıyor. Kanser olma oranı binde
1’den düşük. Soğuk nodül ise çalışmayan bir nodül. Her soğuk nodül
kanser değilse de, neredeyse her kanser soğuk bir nodülden
çıkıyor.
Başlıca nedeni iyot
eksikliği
Uluslararası Endokrin Cerrahlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof.
Dr. Mete Düren, nodüllerin kadınlarda 3, erkeklerde ise 4 santim
çapına ulaşmadan hasta tarafından fark edilip belirti
vermediklerini söylüyor. Daha büyük nodüller, özellikle kısa
boyunlu kişilerde, kendilerini fark ettirmeden göğüs boşluğu içinde
daha büyük çaplara erişebiliyor. Türkiye koşullarında nodül
oluşumundaki en önemli nedenin iyot eksikliği olduğu belirtiliyor.
Ayrıca kalıtsal faktörler arasında yer alan ailede guatr
hastalığının varlığı da, gelecek nesillerde bu hastalığın görülme
olasılığını yüzde 50 oranında artırıyor. Türkiye’de nüfusun
yaklaşık yüzde 50’sinde herhangi bir boyutta tiroit nodülü olduğu
biliniyor. Prof. Dr. Düren, bu nodülün kadınlarda görülme
sıklığının erkeklerden 5 kat fazla olduğuna dikkat çekiyor ve
sözlerini şöyle sürdürüyor:
Cerrahiye ne zaman
yönelmeli?
“Basit nodüllerin, yani tümöral olmayanların, iğne biyopsisiyle
takip edilmesi mümkündür. Bu nodüllerin kötü huylu çıkma oranı
yüzde 1-5 arasında değişiyor. İğne biyopsisi sonucunda tümöral
oldukları düşünülen nodüllerin yüzde 10’unun kötü huylu olduğu
belirtiliyor. Bu tanı ancak tiroit nodülü cerrahi olarak
çıkarıldıktan sonra konuyor. İyi huylu tümörlerin 40 yaşından sonra
kötüye dönüşme oranı her yıl yaklaşık yüzde 1 artıyor. İğne
biyopsisiyle kötü huylu oldukları düşünülen veya tümöral (iyi huylu
da olsa) bir yapı gösteren nodüllerle, büyüklüğü 3 santimi aşan
nodüllerin cerrahi olarak alınmaları gerekiyor. 1 yıl içinde çap
olarak yüzde 50’den fazla büyüme varsa, hastaya boyuna radyasyon
uygulanmışsa ve ailede 2 veya daha fazla kişide tiroit kanseri
mevcutsa; bu şartlar aranmadan ameliyat öneriliyor. Yıllık
ultrasonografi ve kan hormon seviye ölçümüyle eğer söz konusu olan
şüpheli nodüller ise yenilenen iğne biyopsisiyle hastanın durumunun
takibi çok önemli görülüyor.”
Sok yapılan ameliyatlardan
biri
Tiroit nodüllerine ülkemizde çok sık rastlanıyor. Tiroit
cerrahisindeki gelişmeler, bu cerrahinin çok düşük bir komplikasyon
oranına sahip olması ve başarıyla uygulanması; bu ameliyatların
Türkiye’de en sık yapılan ameliyatlar arasında yer almasına neden
oluyor. Her tiroit tümörünün mutlaka kanser gibi tedavi edilmesi
gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mete Düren,” Ancak bunların
yüzde 10’unun kötü huylu, yüzde 90’ının ise iyi huylu çıkacağının
unutulmaması gerekiyor” diye konuşuyor.
30- 50 yaş arası kadınlar
riskli grupta
Nodüller, özellikle 30-50 yaş arası kadınlarda sayıca artış ve çap
olarak büyüme gösteriyor. Prof. Dr. Mete Düren, nodüllerin yapısını
ve değişiklikleri en iyi ultrasonografinin gösterdiğini söylüyor.
Kandaki tiroit hormon seviyesi tiroidin işlevine işaret ederken,
normal hormon seviyesi ne nodül varlığıyla ne de var olan bir
nodülün huyuyla ilgili bir bilgi vermiyor. Ultrasonografi, nodül
boyutunu ve yapısını göstermekle birlikte nodülü oluşturan
hücrelerin huyunu göstermiyor. Bu durum için iğne biyopsisi
gerekiyor. Ultrasonografinin kısa boyunlu kişilerde göğüs boşluğu
içine doğru büyüyen nodülleri göstermediği durumlarda ise tomografi
gerekiyor. Sintigrafinin ise nodüllerin işlevini gösterirken (sıcak
veya soğuk) küçük nodülleri (1 santim) göstermediğine dikkat
çekiliyor.
İğne biyopsisi ne zaman
yapılmalı?
İğne biyopsisi ya da ince iğne biyopsisi, nodülün içine cildi
uyuşturduktan sonra girilerek çekilen hücrelerin patolojik olarak
incelenmesi esasına dayanıyor. Ultrasonografideki küçük ama şüpheli
nodüllerle, 15 milimetreden büyük tüm nodüllere uygulanması
gerektiği belirtiliyor. Temiz sonucunun yaklaşık yüzde 95, kötü
huylu sonucun ise yaklaşık yüzde 99 oranında doğru çıktığı
belirtiliyor. İğne biyopsisi sonuçlarına göre nodüller; basit,
önemi belirlenemeyen, tümöral, muhtemel kanser ve kanser olarak
ayrılıyor.