Her üç kadından birinde görülüyor
Uzmanların düzenli kontrol edilmesi gerektiği konusunda kesin dille uyardığı kemik erimesi, kaçınılmaz bir son değildir.
Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Osteoporoz ile Yaşam Derneği Başkanı Prof. Dr. Fatma Atalay, yaptığı açıklamada, halk arasında “kemik erimesi” olarak bilinen osteoporoz hastalığının, osteoporozun kemiklerde zayıflama, kemik yapısında bozulma ve buna bağlı olarak kemik kırılabilirliğinde meydana gelen artış ile karakterize olan bir iskelet hastalığı olduğunu söyledi.
Osteoporozun, kişilerin yaşam kalitesini önemli ölçüde
etkilediğini, sakatlık, hatta ölümlere yol açabildiğini belirten
Atalay, hastalığın 50 yaşın üzerinde her üç kadından birinde
görüldüğünü söyledi.
Atalay, hastalığın erkeklerde ve hatta çocuklarda da ortaya çıkabildiğini ifade ederek, tedavisi uzun zaman alan, tedavi maliyeti oldukça yüksek olan ve toplumda yaygın olarak görülen hastalığın bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edildiğini dile getirdi.
Türkiye'de yaklaşık 8 milyon kemik erimesi hastasının bulunduğunu belirten Atalay, “Türkiye'de her 3 kadından ve her 5 erkekten 1'i osteoporoz hastasıdır” dedi.
Atalay, osteoporozun kalp ve damar hastalıklarından ve kanserden sonra en çok bilinen ölüm nedeni olduğunu ifade ederek, bunun özellikle ileri yaşlarda sık rastlanan bir hastalık ve sessiz ilerleyen sinsi bir sağlık problemi olduğunu kaydetti.
“50 yaşın üstünde her sekiz kişiden birinde osteoporoza bağlı omurga kırığı gelişmekte olup, bu oran yaş ile artmaktadır. 70'li yaşlardan sonra her üç kadından birinde kalça kırığı meydana gelmektedir” diyen Atalay, osteoporozun önlenebilir bir hastalık olduğuna dikkati çekti.
Atalay, toplumun çocukluk çağı, hatta doğumdan itibaren bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Sağlıklı bir kemik yapısına sahip olabilmek için kemik gelişimi sırasında özellikle kalsiyumdan yeterli beslenilmesi, güneş ışınlarından faydalanılması ve fiziksel aktiviteye özen gösterilmesi gerektiğini anlatan Atalay, sigara, aşırı kahve ve alkol tüketiminin ciddi bir risk faktörü olduğunu vurguladı.
25-30'lu yaşlarda kemik gelişimi üst noktasına ulaşır
Atalay, insanlarda kemik yapısının yaşam boyu devam eden yıkım ve yapım süreçleri ile uyumlu bir denge içinde canlılığını koruduğunu dile getirdi.
Kemik gelişiminin doğumdan önce anne karnında başladığını ve 25-30'lu yaşlarda kemik gelişiminin en son noktasına ulaştığını belirten Atalay, “Beslenmesi yeterli olan, yeterli egzersizi yapabilen, puberte dönemini sağlıklı geçirenlerde kemik yapımı ve yıkımı dengededir. Fakat kişide, genetik yapı, yaşlanma ve beslenme bozuklukları, alkol, sigara kullanımı gibi kemik metabolizmasını etkileyen hastalıkların bulunması osteoporoz riskini artırır” diye konuştu.
Atalay, osteoporoza yakalanan kişilerde yaşanan sıkıntılar ile ilgili olarak, şunları kaydetti:
“Tüm kırıkların yüzde 15-20'sini oluşturan kalça kırıkları, komplikasyonların ortaya çıkması sonucu iş gücü kaybı ve yüksek tedavi maliyeti nedeniyle çok önemli bir problemdir. Kalça kırığı sonrası ilk bir yıl içinde hastaların yüzde 20'si kaybedilmekte, yaşayanların yüzde 25'i bakıma gereksinim duymakta ve yüzde 50'sinde ise yaşam kalitesinde önemli ölçüde düşüklükler olmaktadır.
Omurga kırıkları sonrasında sırt ve bel ağrıları boy kısalması ve deformitelere neden olarak özellikle yaşlılık döneminde sorunlara yol açar. Diğer bölge kırıkları da benzer şekilde yaşam kalitesini düşürecek şekilde etkilidir.”
Kemik mineral yoğunluğuna dikkat!
Osteoporozun gelişimde kemik mineral yoğunluğunun düşük olmasının osteoporotik kırık oluşması açısından çok önemli olduğuna işaret eden Atalay, mineral yoğunluğunun düşük olmasını sağlayan risk faktörlerinin bir kısmı değiştirilebilen ve diğer bir kısmı da değiştirilemeyen faktörler olduğunu söyledi.
Atalay, diğer risk faktörlerini şöyle sıraladı:
“Ailede osteoporoza ait kırık öyküsü olması, ince yapılı olmak, yaşlanma, hormonal durum, östrojen yetersizliği, erken menopoza girmek, menopoz sonrası dönemde olmak, erkeklerde testesteron yetersizliği, beslenmede düşük kalsiyum ve D vitamini alımı, aşırı protein, tuz,gazlı içecek tüketimi, D vitamini sentezi için gereken güneş ışınlarından yararlanamama, hareketsiz yaşam biçimi, sigara ve alkol kullanımı, fazla kahve tüketimi, bazı romatizmal hastalıklar, kronik barsak hastalıkları, şeker hastalığı, tiroit ile ilgili bazı hastalıklar, kortizon, heparin gibi ilaçların uzun süre kullanımı.”
Kırıkları önlemek için özellikle yaşlı hastaların düşmemesine özen gösterilmesi gerektiğini belirten Atalay, muayenelerinin yaptırılması, evde ve dışarıda çevresel düzenlemelerin en uygun şekilde hazırlanması, denge ve kuvvetlendirmeye yönelik egzersizlerin yaptırılması gerektiğini söyledi.
Ücretsiz süt dağıtıldı
Dernek olarak, 20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü dolayısıyla toplumda farkındalığı artırmak amacıyla çeşitli etkinlikler gerçekleştireceklerini anlatan Atalay, bu yıl Türkiye Osteoporoz Derneği ile birlikte Ankara'da 15 Ekim'de CEPA AVM'de kurulan stanta osteoporoz konusunda bilgiler ve danışmanlık hizmeti verdiklerini, broşür dağıttıklarını ve ücretsiz süt dağıtımı yaptıklarını belirtti.
Atalay, yarın Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Konferans Salonu'nda fakülte öğrencilerinin ve öğretim üyelerinin katılacağı bir eğitim toplantısı düzenleneceklerini söyledi.