Evinizde Osmanlı çizgileri
İç cephe koleksiyonu, sonbaharda evlerini yenilemek isteyenlere özel renkler sunuyor. Koleksiyon “Lokum, akide, şerbet ve kahve” olmak üzere renk ya da tat olarak 4 temadan oluşuyor.
“Lokum, akide, şerbet ve kahve” tadında bir koleksiyon
Marshall Osmanlı renkleri Koleksiyonu, “Lokum, akide, şerbet ve kahve” olmak üzere renk ya da tat olarak ifade edilebilecek 4 ana temadan oluşuyor. Serdar Gülgün, bu temaları belirlerken, 4 rengin de hem asırlara meydan okuyup bugüne gelmiş lezzetler hem de Osmanlı deyince dünyada ilk akla gelen ve Osmanlı ile tüm dünyaya yayılmış tatlar olmasından yola çıkmış. Ayrıca koleksiyonda, hikayeleri ile göz kamaştıran; Çintemani, Kündekari, Balık Pulu, Zencirek, Nar, Lale ve Karanfil olmak üzere 7 önemli Osmanlı motifi de bulunuyor. Bunlar da boyanabilir duvar desenleri olarak, Marshall Osmanlı Renkleri Koleksiyonu’nun ayrılmaz birer parçalarını oluşturuyor.
Tarifi hala bir sır gibi saklanan, ünü dünyayı aşan Türk Lokumu
Osmanlı’nın hoş kokulu şekerlemesi olan lokum, bu koleksiyonun ana temalarından biri. Koleksiyonda, gül, limon, fıstık ile lezzetlendirilerek yapılan bu rengarenk şekerlemenin temsil ettiği pudralı renkler kullanılıyor. Rahatü’l – Hulkum, “boğazı rahatlatan” anlamına gelen bu kelime, zaman içinde “latilokum” ve “lokum”a dönüşerek, günümüze ulaşıyor. Uluslararası şöhreti olan lokumun tarifini Avrupalılar senelerce merak ediyor ve bu tarifi ilk ele geçiren kişi Yunanistan Kralı I. Otto’nun şekercibaşısı oluyor. Doğu şekerciliğini araştırmak için İstanbul’a gelen şekercibaşı, esrarengiz olarak tanımladığı Türk Lokumunun nişasta, su, limon suyu ve gülyağından ibaret olduğunu keşfederek, 1838’de kitabında yayınlıyor. Bugün bile pek çok lokum imalatçısı yaptıkları lokumun tarifini bir sır olarak saklamaya devam ediyor. Marshall Osmanlı renkleri koleksiyonundaki lokum ise içinde, kullanıldığı mekanlara, romantizm ve masumiyet katan rüya gibi renkler barındırıyor.
Padişaha bağlılığın simgesi, bir saray şekerlemesi: Akide
En sevilen Türk şekerlemelerinden biri olan akide ise koleksiyonun ikinci teması olarak öne çıkıyor. Tarçın, portakal ve susamla lezzetlendirilmiş bu şekerlemenin temsil ettiği grup, mekana aydınlık ve canlılık katıyor. Güneş ve baharat tonlarını sevenlerin vazgeçilmez renkleri olmaya şimdiden aday. Topkapı Sarayı’nda her üç ayda bir maaşların dağıtılması için düzenlenen Ulufe Törenleri kapsamında Yeniçeriler, devlete bağlılıklarını göstermek için Padişah ve devletin ileri gelenlerine o devrin parası şeklinde dökülmüş olan kendi yaptıkları akide şekerlerini sunarlarmış. Bu şekerin akide olarak anılmasının sebebi ise Yeniçerilerin padişaha bağlılık akdini temsil etmesinden geliyor. Daha sonraki yıllarda manevi değeri de olan bu saray şekerlemesi, saray dışındaki şekerlemecilerde de imal edilmeye başlıyor.
İngiliz, İtalyan ve Fransızlar’ı imrendirecek şerbet tadında lezzetli mekanlar
Osmanlı’nın en sevilen içeceği şerbet, koleksiyonun da en leziz 3. temasını oluşturuyor. Temada, olgun meyvelerden, güzel kokulu çiçeklerden, lezzetli yemişlerden elde edilen bu güzel içeceğin temsil ettiği saraylara layık renkler bulunuyor. Osmanlı Dönemi’nde İstanbul’a gelen İngiliz seyyah ve sefirler, geleneksel Osmanlı şerbetini çok sevmiş ve bu içeceği kendi memleketlerine adıyla birlikte götürmüş. Böylece İngiltere’de şerbet, Sherbet oluyor, İtalya’da ise Sorbetto adını alıyor. Fransızlar ise öğrendikleri bu tarifle karlı ya da buzlu şerbetin benzeri olan buzlandırılmış şerbeti geliştirerek, bir tür meyveli dondurma olan Sorbet’i ortaya çıkarıyor. Marshall Osmanlı renkleri koleksiyonu’ndaki şerbet de sahip olduğu tüm bu gizemli ve sevilen tadı ile özellikle çekici ve cazibeli mekanların vazgeçilmez renkleri olacağa benziyor.
Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır
Osmanlı’dan Avrupa’ya yayılmış gizemli içecek. Kakule, misk ve hatta amber gibi kıymetli baharatlarla tatlandırılan bu içeceğin temsil ettiği grup mekana, ağırbaşlılık, asalet ve derinlik kazandırıyor. Kahve ikramı Osmanlı Sarayı’nda büyük bir törenle yapılıyor. Padişah’a kahve ikram edileceği zaman kahvecibaşı elindeki askıya oturttuğu kahvedan ile padişahın huzuruna geliyor. İkinci kahveci ise koluna attığı yuvarlak, üzeri nakışlı kahve örtüsü ile ikrama katılıyor. Onu takip eden üçüncü kahveci de bir tepsi içindeki boş fincanları kahvecibaşına getiriyor. Kahvecibaşının gözetimi ile bu kahve sunma töreni tamamlanıyor. İşte o dönemlerden bugüne vazgeçilmez bir keyif olan kahve de koleksiyonda, hatırı sayılır bir şekilde yerini alıyor.