Odaların fısıltılarını duyabiliyor musunuz?
Daha önce Özel Hayatın Tarihi serisinde (4. cilt) Georges Duby ve ekibine eşlik eden Michelle Perrot, bu defa çok katmanlı ve çok anlamlı bir uzamı inceliyor: Odaları.
ELMAELMA-Haftanın edebiyat önerisinde Michelle Perrot'nun kaleme aldığı Odaların tarihi adlı kitabı var.
Perrot’nun Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan bu nefis
incelemesinde adeta yok yok: XIV. Louis’nin saraydaki odasından
işçi odalarına, sanatçıların mutsuz ve depresif bir halde
kendilerini kapattıkları çalışma odalarından işçi odalarına, çocuk
odalarından koleksiyoner odalarına, ölüm döşeğindeki hasta
odalarından aşk kaçamaklarının yapıldığı otel odalarına varıncaya
dek, insanoğlunun bu en minimal uzamının betimlemesi Odaların
Tarihi kitabında gözler önüne seriliyor. Peki ya yazarlar? Kafka,
Sartre, Proust, Genet, Stendhal, ve Georges Sand’ın odalarla olan
ilişkileri ve daha fazlası...
Perrot edebi uslubu sayesinde okurun dikkatini sürekli ayakta
tutuyor, bu bağlamda yorulmayı göze alan okurlar için bir şenlik
vaadeden Odaların Tarihi, kültür tarihi alanındaki “klasik“
çalışmalardan biri olmayı hak ediyor.
Tadımlık:
“Odaya giden birçok yol vardır: dinlenme, uyku, doğum, cinsel
istek, aşk, tefekkür, okuma, yazma, kendini arama, Tanrı, isteyerek
ya da mecbur kalarak her şeyden elini eteğini çekme, hastalık,
ölüm. Doğumdan ölüm döşeğine kadar, varlığın sahnesidir, ya da en
azından kulislerinde maskelerin çıkarıldığı, çıplak bedenlerin
kendilerini heyecanlara, üzüntülere, şehvete bıraktığı yerdir oda.
Yaşamımızın neredeyse yarısı burada geçer, en şehvetli, en dingin,
en karanlık anlar, uykusuzluk, başıboş düşünceler, düşler.
Bilinçaltına ya da öte dünyaya açılan penceredir oda ve bu
alacakaranlık onun çekiciliğini artırır.“