Taylan Kümeli'ye incelmenin 'inceliklerini' sorduk
Taylan Kümeli, kilo verme 'faaliyetini' öyle tatlı bir dille anlatıyor ki anında istediğiniz kadar zayıflayacağınızı hissediyorsunuz. Fakat önemli bir nokta var: Bünyeniz için en doğrusunu seçin!
Size de olur mu zaman zaman: Değer verdiğimiz bir kişiden çok güzel bir söz duymuşuzdur, istediğimiz bir işimiz olmuştur veya harika bir hediye almışızdır: Öyle bir an gelir ki, bütün dünyayı kucaklamak isteriz mutluluktan! Fakat bu müthiş an, bizi, adeta pusuya yatmış bir düşman gibi gözetleyen, fırsatını bulduğunda da saldırıya geçen bir aynaya rastlamamıza kadar sürer sadece. Aynaya baktığımızda da, yanaklarımızı şişmis, gıdımızı sarkmış, göbeğimizi çıkmış buluruz ... bir refkleksle karnımızı içeri doğru çekerken, çekip gider bizi daha bir kaç dakika önce kanatlandıran o uçsuz bucaksız mutluluk!
Peki şöyle bir düşündüğümüzde: Kilo vermek gerçekten bu kadar
zor mu? Yoksa ışın asıl sırrı, kendimize göre 'en doğru yöntemi'
bulmakta mı sadece?
Bu soruları, Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümü mezunu ve Türkiye’nin en ünlü Sağlıklı Beslenme Uzmanı ve Diyetisyenleri arasında yer alan Taylan Kümeli’ye sorduk.
Sunduğu hizmetlerine bir yenisini daha ekleyen ve Türkiye’de bir ilke imza atarak, hastalarını VIPcall ile bizzat telefonla arayan ve sağlık konusunda bilgiler paylaşan Taylan Kümeli’nin, hangi önerilerde bulunduğunu merak ediyor musunuz? İşte cevapları:
Taylan Hanım, biz kadınlar çoğu zaman 'kilo kaybı' girişimlerimizi, 'moral kaybı' ile noktalıyoruz. Büyük bir hevesle başlattığımız aksiyonlarımız, büyük hüsrana dönüşürken, sonrasında da rejim öncesinden daha çok yiyiyoruz hatta! Bu kısır döngüye girmemek için hastalarınıza en çok ne öneriyorsunuz?
'Diyet' sözcüğünü ve alışkanlığını hayatlarından çıkartmalılar. Bunun yerine sağlıklı beslenme fikrini benimsemeliler. Nasıl olsa doymak için yenilirken, bu besin maddeleri neden sağlıklı maddeler olmasın? “Diyet”, doğal olmayan bir beslenme uygulamasıdır. Oysa sağlıklı beslenme alışkanlığında, ihtiyacımız olan bütün besinleri tüketir, asla aç kalmayız. Yalnızca kilolardan değil, bizi moral kaybına taşıyan yanlış bilgilerden de kurtuluruz. Bir de aynı şeyleri deneyip farklı sonuçlar beklemek. Bir yöntemle sürekli başarısızlık yaşıyorsanız yöntem mutalaka değiştirilmeli ve o kişiye daha uygun bir yol bulunmalıdır!
Gerçekten başarılı kilo vermenin, 'en önemli şartı' diyebildiğiniz tek bir sırrı var mı?
Disiplin ve doğru bilgi. Bunlar birbirinin en iyi arkadaşı.
Her kadının psikolojisi farklı olduğu gibi metabolizması ve kemiksel yapısı da farklı. Bazı kadın – ihtiyacı olsun veya olmasın – kilo konusuna adeta “diş geçirmiş” oluyor. Kilo verme, ne zaman “Hayatın en önemli 5 maddesi” arasında yer almalı, ne zaman da 'lüks istekler listesi'ne aktarılmalı?
"Her şeyin başı sağlık" diyorsanız yani sağlık faktörünü 1 numaraya yerleştiriyorsanız, sağlıklı beslenmek ve sağlıklı kiloda olmak da bu faktörün içerdiği bir bileşen.
Gün içinde en az 3 litre su içmenin, hem rejim hem de sağlıklı beslenme için son derece önemli olduğu artık hepimiz biliyoruz. Peki bunu bu kadar net bilmemize rağmen neden uygulayamıyoruz? Bizi “unutmak” ve “zamansızlık”tan başka ne engelliyor? Doğa ile bilmeden inatlaşıyor muyuz yoksa?
Doğa ile bilmeden inatlaşmaktan ziyade, farkında olmadan kendi doğamızdan uzaklaşmak diyebiliriz. Biz mikro dünyayız. Dünya gibi bizim bedenimizin en önemli yüzdemiz sıvıdır. Sudan uzaklaşıyorsak, bu doğamızdan uzaklaşmak demektir. Kendi doğamızı yeniden anladığımızda suyu da, sebzeleri de, meyveleri de doğru şekilde hayatımıza sokabiliriz.
Hangi 5 besin maddesini 'baş tacı' etmeliyiz?
Olumlu 5’linin sıralaması şöyle: Öncelikle Su. Ikınci sırada tarçın gelir, çünkü bana göre işlenmiş şeker alışkanlığının yerine geçirecek en müthiş baharattır. Sonra yulaf yer alır, çünkü E vitamini ve lif açısından eşsizdir. 4ç sırada probiyotik yoğurtlar ve kefirler gelir. Vücudumuz sürekli faydalı bakterilerini kaybediyor, bu erozyonu durdurabilecek iki figürdür. Sonuncusu olarak da kuru meyveler. Klişeleşmiş tatlı krizlerinin isyan bastırıcısı.
Peki hangi 5’ini de düşman ilan etmeliyiz?
'Düşmanlar' ise gıdalar değil, onları tüketme biçimimiz: Zeytinyağı örneğin, piştiğinde inanılmaz toksik olabilen bu yağ, çiğ olarak ve bir yemek kaşığı tüketildiğinde çok iyi bir oleik asit kaynağı. Sonra Mısır! Haşlanmış mısırı yediğinizde dilimlerce ekmek yemiş kadar oluyorsunuz. Oysa patlamış yağsız-tuzsuz mısır çok iyi bir lif kaynağına dönüşüyor. Meyveler mesela, tek başına, aç karnına ya da yemekten sonra yendiğinde küp şeker yemiş gibi iştahınız tetikleniyor. Oysa bir porsiyon ve kefir eşliğinde tükettiğinizde şahane bir ara öğün niteliği taşıyabilir. Liste de bir de 'light ürünler' var: Nasıl olsa light diyerek sınırsızca yendiğinde klasik bir ürün yemiş kadar oluyorsunuz. Oysa kafi miktarda alırsanız lif ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.
Kilo verme hedefine yönelik başlatılan farklı beslenmeye paralel
olarak yapılan spor, ne kadar önemli? Sporun, “başarılı sonuca”
giden yoldaki katkı oranı sizce nedir?
Spor da sağlıklı beslenme de, disiplin ve süreklilik olduğu
müddetçe, dönemsel değil bilinçlenmenin bir parçası olduğu müddetçe
anlamlı ve kesinlikle çok etkili!
elmaelma.com okurlarına ayırdığınız zaman için çok teşekkür ederiz!
Fotoğraf: Eren Yiğit
Sn. Aysun Ertan'a teşekkürler...