Rozasea (gül hastalığı) nedir? Belirtileri nelerdir? Tedavisi var mıdır?
Gül hastalığı olarak bilinen ve özellikle açık tenli kişilerde görülen bu cilt hastalığına karşı uzmanlar çok dikkatli olmamız gerektiğini söylüyorlar!
Yaygın bilinen adı “gül hastalığı” olmasına rağmen ne yazık ki adıyla müsemma olmayan bir cilt hastalığı rozasea. Özellikle açık tenli kişilerde görülen bu durum yüz bölgesinde yaşanmasından dolayı estetik olarak da rahatsızlık yaratabiliyor. Acıbadem International Hastanesi Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Hülya Sağlam, güneşin zararlı etkileri, çevresel kirlilik, stres ve soğuk havaların hastalığın görülme sıklığı ve şiddetinde artışa neden olduğunu belirtiyor. Kapladığı alan itibariyle en büyük organımız olan cildimiz, çevresel şartlardan yaşadığımız strese kadar her türlü olumsuz etkiyi sünger gibi içine çekiyor ve bu nedenle küçük ya da büyük birçok sorun ortaya çıkabiliyor. Özellikle de yüz bölgesindeki etkileri estetik açıdan da mutsuzluk yaratabiliyor.
Yüzde kızarıklık, yanma, batma hissi, damarlarda belirginleşme,
sivilce benzeri oluşumlar ile karakterize rozasea hastalığı da
bunlardan biri. Yaygın olarak “gül hastalığı” şeklinde tanımlanan
bu cilt probleminin asıl nedeninin damarsal aşırı reaksiyon olduğu
düşünülüyor. Bununla birlikte mide hastalıkları, tansiyon, maytlar
ve ciltte bulunan bir parazit enfeksiyonu da hastalığın nedenleri
arasında yer alıyor. Dr. Hülya Sağlam’ın verdiği bilgiye göre,
güneşin zararlı etkileri, çevresel kirlilik, stres ve soğuk havalar
hastalığın görülme sıklığı ve şiddetinde artış yaratıyor. Üstelik
bu sorunla karşı karşıya kalan kişilerin ömür boyu kendilerine
dikkat etmeleri gerekiyor. Zira yüzdeki bu kızarıklıklar ne yazık
ki tamamen geçmiyor.
Kendiliğinden iyileşmesi sizi yanıltmasın
Yüzdeki küçük, kırmızı bazıları da iltihaplı kabarcıklar başlangıç aşamasında kendiliğinden geçse de tekrar edebiliyor. Ancak herhangi bir gerileme yaşamayan hatta kılcal damar genişlemeleri ortaya çıkan kişilerin mutlaka bir uzmana başvurması gerekiyor. 30-60 yaş arasında ve ağırlıklı olarak kadınlarda görülen rozasea, dünyada ortalama yüz kişiden üçünün şikayet ettiği bir sorun. Üstelik bu oran bazı coğrafi bölgelerde yüzde 20'ye kadar yükselebiliyor. Dr. Hülya Sağlam’ın verdiği bilgiye göre hastalık açık tenli kişiler, ailesel geçiş gösterenlere, çiftçi, inşaat işçisi gibi sıcakta ve soğukta ya da güneş altında çalışanlarda daha fazla ortaya çıkıyor. Bununla birlikte fazla miktarda acı, baharatlı yiyecekler, çikolata ve aşırı sıcak çay, kahve tüketimi de tetikleyici faktörler arasında yer alıyor. Sedef hastalığı, seboreik egzama, alerjik dermatitler, kortizonlu krem kullanımı, güneş yanığı da kırmızı yüze neden olabiliyor.
Kızarıklığa, yanma ve kaşıntı eşlik ediyor
Rozasea tetikleyici etkenlere maruz kalınmasıyla birlikte bir anda da ortaya çıkabildiği gibi kızarıklık ve sivilcelenmeler zamanla da artabiliyor. Yüzün belirli bölgelerinde kızarıkla başlayıp evreler halinde ilerleyen bu sorunla ilgili Dr. Hülya Sağlam şunları anlatıyor: “Hastalık ikinci evreye ulaştığında ise damarda genişlemeler sonrasında sivilcemsi kızarıklıklar olarak görülüyor. Yanma, kaşıntı gibi şikayetlerin de eşlik ettiği kızarıklıklar ağırlıklı olarak elmacık kemiklerinin üstünde ve burnun alt yarısında artıyor. Üçüncü evre olarak tanımladığımız aşamada ise hastanın yüzündeki kızarıklıkların arttığını görüyoruz. Bazen burunda yağ kanallarını genişleterek, burnun büyüyüp şekil değiştirmesine (rinofima) neden olabiliyor”
Sadece yüz bölgesinde görülen rozaseaya, seboreik dermatit, perioralegzema gibi cilt hastalıkları da eşlik edebiliyor. Bu durum hastalığın şiddetinin de artmasına neden oluyor. Ayrıca göz de blefarit nedeniyle kaşıntı yanma ve batmaya yaşanmasının yanında rozaseası olan kişilerde hipertansiyon ve migren görülme oranın da arttığı gözleniyor.
Ömür boyu korunma gerekiyor
Dr. Hülya Sağlam, hastalığın genellikle ataklar halinde seyrettiğini belirterek, tetikleyicilere maruz kalmanın alevlenmeyi artırdığını ve akut döneme geçişe neden olduğunu hatırlatıyor. Rozaseada hiç bir zaman tam olarak düzelme sağlanamadığı için, sorunu yaşayan kişilerde ömür boyu korunma son derece önem taşıyor. Ancak atak dönemlerinde hastalığın şiddetine göre kişiden kişiye değişebilen tedavi uygulanıyor. Dr. Hülya Sağlam, tedavi yaklaşımını konusunda şunları anlatıyor:
“Rozasea, medikal ve lazer teknolojinin kullanılarak tedavi edilmesi gereken bir hastalık. Sorunun şiddetine göre, antibiyotikler ve uygun krem jellerden yararlanıyoruz. Ancak hastaların tahriş edici ürünlerle alkol içeren toniklerden uzak durması ve topikal kortizonlu krem kullanmaktan kaçınmaları önem taşıyor. Bununla birlikte özellikle kılcal damarların yoğun olduğu evrede pulsedye lazer, goldtoning lazer, IPL, NDYAG damar lazeri gibi uygulamaların ayda bir 3 seans olarak yapılması yarar sağlıyor. Ayrıca yüze mezoterapi uygulanarak cilde nem kazandırılıyor ve damar duvarlarının da kuvvetlendirilmesi ile kılcal damarların çatlaması engellenmiş oluyor.”
Bu önlemleri almak şart!
Sıcak içecek ve yiyeceklerden kaçının.
Alkol ve kafein almayın.
UVA ve UVB’ye etkili en az 30 faktörlü kremlerle güneşten korunun.
Yaz ayları ve güneş altında daha yüksek koruma faktörlü kremleri tercih edin.
Düzenli olarak cildinizi nemlendirin.
Belli aralıklarla lazer tedavisi uygulatın.